Çanakkale, Gelibolu Yarımadası – Türk milletinin kaderini değiştiren Çanakkale Zaferi’nin üzerinden bir asrı aşkın süre geçmesine rağmen destanın ruhu yaşamaya devam ediyor. 18 Mart 1915’te denizden, 25 Nisan 1915’te karadan başlayan Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren ve “Çanakkale Geçilmez” sözünü tarihe altın harflerle yazdıran bir direniş destanı olarak anılıyor. Bu eşsiz zaferin 110. yıl dönümü, Türkiye’de ve dünyada törenler ve etkinliklerle anılırken, tarihin sayfalarına kazınan kahramanlık öyküleri bir kez daha hatırlanıyor. Yetkililer, “Çanakkale ruhu”nun genç nesillere aktarılmasının milli bir vazife olduğunu vurgulayarak, bu ruhun birlik ve bağımsızlık mücadelesinin sembolü olduğunu belirtiyor.
Tarihî Arka Plan: İmparatorluğun Kaderini Belirleyen Cephe
1915 yılında Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı’nda zorlu bir sınavla karşı karşıya kaldı. İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa ve müttefikleri), Osmanlı’nın başkenti İstanbul’u ele geçirip boğazların kontrolünü alarak Rusya’ya güvenli ikmal yolu açmak ve Osmanlı’yı savaş dışı bırakmak hedefiyle Çanakkale Boğazı’na yüklenmeye karar verdi. Şubat 1915’ten itibaren dünyanın en güçlü donanmalarından biri boğaza dayandı. En şiddetli deniz harekâtı 18 Mart 1915 günü gerçekleşti; İngiliz-Fransız Birleşik Donanması, yoğun topçu ateşi ve mayınlar nedeniyle ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldı. Bu başarısızlığın ardından İtilaf kuvvetleri, planlarını değiştirip Gelibolu Yarımadası’na çıkarma yapmaya yöneldi.
25 Nisan 1915 sabahı başlayan kara harekâtında İngiliz, Fransız, Avustralya ve Yeni Zelanda askerleri Gelibolu sahillerine çıkarma yaptılar. Osmanlı ordusu, 5. Ordu komutasında vatan toprağını savunmaya geçti. Çıkarma kuvvetleri Seddülbahir ve Arıburnu bölgelerinde tutunmaya çalışırken, Osmanlı savunması inanç ve kararlılıkla karşılık verdi. Genç bir Osmanlı subayı olan Mustafa Kemal (sonradan Atatürk), özellikle Conkbayırı ve Anafartalar’da kritik rol oynadı. Conkbayırı’nda düşmanın ilerleyişini göğüsleyen Mustafa Kemal, inisiyatifi ele alarak 57. Alay’a unutulmaz emrini verdi: “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!”. Bu emir, Türk askerinin siperlerini terk etmeyip son neferine kadar direneceğinin göstergesi oldu ve Gelibolu muharebelerinin kaderini değiştirdi. Nitekim 57. Alay ve diğer birliklerin süngü hücumları, Anzak çıkarma birliklerini püskürterek kıyıya kadar geri çekilmeye zorladı. Yaz boyu devam eden muharebelerde Seddülbahir, Arıburnu ve Anafartalar cephelerinde kanlı çarpışmalar yaşandı. Ağustos 1915’te İtilaf Devletleri bir kez daha taarruza geçse de Anafartalar’da da başarı sağlayamadılar. Sonunda, iki tarafın da on binlerce kayıp verdiği bu yıpratıcı mücadele, İtilaf kuvvetlerinin Ocak 1916’da Gelibolu’yu tahliye etmesiyle Osmanlı’nın zaferiyle sonuçlandı.
Destansı Kahramanlık Anları: “Çanakkale Geçilmez”i Yazdıranlar
Çanakkale Savaşı, sayısız kahramanlık hikâyesine sahne oldu. Bunların başında, tek başına tarihin akışını değiştiren topçu eri Seyit Onbaşı geliyor. Rumeli Mecidiye Tabyası’nda görevli Seyit Ali Çabuk (Seyit Onbaşı), 18 Mart günü cephaneliği isabet alıp arkadaşları şehit düşünce, 215 okkalık (276 kg) top mermisini vinci arızalanmış topa sırtında taşıyarak yerleştirdi. Seyit Onbaşı’nın namluya sürdüğü üçüncü mermi, boğaza dayanan İngiliz zırhlısı HMS Ocean’ın arka kısmında patlayarak gemiyi hareketsiz bıraktı. Kontrolünü kaybeden Ocean, mayına çarparak sulara gömüldü. Bu inanılmaz güç ve cesaret gösterisi, Çanakkale Deniz Zaferi’nin simge olaylarından biri haline geldi. Savaştan sonra anı fotoğrafı çekilmek istendiğinde Seyit Onbaşı’nın aynı mermiyi tekrar kaldıramaması, o anki kahramanlığının ne denli olağanüstü bir manevi güçle gerçekleştiğini gösteriyordu.
Gelibolu’da adı bilinen veya bilinmeyen binlerce kahraman canını ortaya koydu. 57. Alay, Conkbayırı’nda verilen “ölüm emri” ile gözünü kırpmadan ileri atılan Mehmetçiklerden oluşuyordu ve bu birliğin tamamına yakını şehit düştü. Onların fedakârlığı sayesinde düşmana “dur” denildi ve Anafartalar Zaferi mümkün oldu. Siperlerde su yerine kan dökülen bu cephede, Yahya Çavuş gibi tüfeğiyle tek başına bir bölüğü oyalayan askerler, Nezahat Onbaşı gibi cepheye koşan genç vatan evlatları Türk tarihine altın sayfalar ekledi. Çanakkale’de şehit olanların arasında lise çağındaki gençler de vardı. Öyle ki, savaş yıllarında Galatasaray, İzmir (Namık Kemal) ve Konya liseleri başta olmak üzere birçok okul, öğrencilerinin cepheye gidip şehit olması nedeniyle hiç mezun veremedi
Anadolu’nun dört bir yanından gelen bu adsız kahramanlar, vatan savunması için birlik olup cepheye koşarak bir milletin kaderini değiştiren destanın öznesi oldular.
Zaferin Anılması: Türkiye ve Dünyada Çanakkale Törenleri
Çanakkale Zaferi, her yıl Türkiye’de ve savaşa katılan ülkelerde törenlerle anılıyor. 18 Mart, Türkiye’de resmi olarak “18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü”dür. Bu tarihte başta Çanakkale Şehitler Abidesi olmak üzere yurdun dört bir yanında anma programları düzenlenir; devlet erkanı, askeri yetkililer, gaziler ve halkın katılımıyla törenler yapılır. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan törenlerde anıtlara çelenk bırakılır, Kur’an-ı Kerim tilavetleri ve dualar okunur, kahramanlık şiirleri ve yazıları dile getirilir. Öğrenciler ve gençler de bu programlarda aktif rol alarak tiyatro gösterileri, oratoryolar ve marşlarla geçmişi yad eder. Her yıl olduğu gibi bu yıl da zaferin yıldönümünde ülke genelinde çeşitli etkinlikler ve resmi törenler gerçekleştiriliyor; müzeler, sergiler ve panel etkinlikleriyle Çanakkale ruhu yeniden canlandırılıyor.
Sadece Türkiye’de değil, dünya çapında da Çanakkale Savaşı’nı anma etkinlikleri dikkat çekiyor. Özellikle savaşa asker gönderen Avustralya ve Yeni Zelanda, 25 Nisan gününü “Anzak Günü” olarak büyük bir saygıyla kutlarlar. Her yıl 25 Nisan şafak vaktinde Gelibolu’daki Anzak Koyu’nda anma törenleri düzenlenir; binlerce Avustralyalı ve Yeni Zelandalı, dedelerinin savaşta çıkarma yaptığı bu topraklara gelerek anma ayinlerine katılır. O gün aynı zamanda her iki ülkede ulusal tatil ilan edilmiştir ve başkentlerinde şafak törenleri, geçit merasimleri yapılır. Türkiye, geçmişte can pahasına savaştığı bu milletlerle bugün dostluk mesajları vermektedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün 1934 yılında Anzak annelerine hitaben söylediği “Evlatlarınız bizim bağrımızdadır… Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır” sözleri, Gelibolu’da düşman olarak çarpışan ulusların bugün barış ve huzur içinde bir araya geldiğini göstermektedir. Nitekim her yıl Gelibolu’daki törenlere Avustralya, Yeni Zelanda, Birleşik Krallık, Fransa başta olmak üzere birçok ülkenin üst düzey temsilcileri katılıyor. Yabancı konuklar ve Türk yetkililer, omuz omuza anıtlara çelenk koyarak, şehitleri uluslararası bir saygı duruşuyla anıyorlar. Bu törenler, Çanakkale’nin dünya tarihindeki yerini ve barışın değerini bir kez daha hatırlatıyor.
Toplumsal, Kültürel ve Siyasi Etkiler: Dün ve Bugün
Çanakkale Savaşı’nın sonuçları, toplumsal hafızada ve ülkenin geleceğinde derin izler bıraktı. Yaklaşık çeyrek milyon Osmanlı askeri bu cephede şehit veya yaralı oldu; aynı şekilde İtilaf Devletleri de benzer büyüklükte kayıplar verdi. Bir neslin en yiğit evlatları, 15’inde, 20’sinde vatan için toprağa düştü. Bu büyük bedel, Türk milletinin bağımsızlık azmini kamçıladı ve milli bir uyanışa dönüştü. Çanakkale’de kazanılan zafer, Osmanlı’nın uzun süre sonra aldığı en parlak savunma başarısı olarak milletin özgüvenini tazeledi; Türk tarafı, “Boğazlar geçilmez” gerçeğini tüm dünyaya göstermiş oldu. Savaşın akabinde, Çanakkale’den alınan ilham Millî Mücadele’nin fitilini ateşledi. Nitekim tarihçiler, Çanakkale direnişini Kurtuluş Savaşı’nın habercisi ve Cumhuriyet’in temelini oluşturan bir dönüm noktası olarak nitelendiriyor. Mustafa Kemal Atatürk de Gelibolu’daki başarıları sayesinde ulusal kahraman mertebesine yükselerek, ileride Türkiye Cumhuriyeti’nin lideri olma yolunda milletin güvenini kazandı. Bu açıdan Çanakkale, sadece bir askeri başarı değil, bir milletin yeniden doğuşunun önsözü oldu.
Kültürel alanda, Çanakkale Destanı Türk edebiyatına, müziğine ve sanatına da ilham verdi. Mehmet Âkif Ersoy’un “Çanakkale Şehitlerine” şiiri, cephedeki fedakarlığı destansı dizelerle ölümsüzleştirdi. Dillerden düşmeyen “Hey Onbeşli” türküsü, cepheye giden gencecik fidanların yürek burkan hikâyesini sembolize eder hale geldi. Sinemadan tiyatroya pek çok eser, Çanakkale’nin hikayesini yeni nesillere aktarmayı sürdürüyor. Ülkenin dört bir yanında şehitlikler, anıtlar ve müzeler inşa edilerek kültürel miras korunuyor; ziyaretçiler o ruhu hissedebilsin diye Çanakkale Savaşı panoramik müzeleri, canlandırmalar ve sergiler halka açılıyor. Toplumsal olarak da Çanakkale, Türkiye’de birlik ve beraberliğin en güçlü ortak paydalarından biri. Farklı görüşten milyonlarca insan, her 18 Mart’ta ve yıl boyunca “Çanakkale” ortak kimliğinde buluşarak, ecdadın emaneti vatan için gurur ve minnet duygularını paylaşıyor. Bu zafer, Türkiye’de nesilden nesile aktarılan bir milli gurur ve birlik sembolü haline gelmiş durumda.
Uluslararası siyasette ise Çanakkale, eski düşmanları dostluğa dönüştüren bir etkide bulundu. Savaşın ardından Türk tarafının gösterdiği insani tutum, esir alınan askerlere hürmetkâr yaklaşım ve yıllar sonra yapılan jestler (örneğin savaşta ölen yabancı askerlerin hatırasına saygı gösterilmesi), Türkiye’nin barış mesajlarıyla anılmasına katkı sağladı. Avustralya ve Yeni Zelanda açısından bakıldığında, Gelibolu mağlubiyeti onların ulusal kimliklerinde önemli bir rol oynadı; kendi tarih yazımlarında “ulusal uyanış” olarak kabul edildi. Bu ülkeler, her yıl Anzak Günü’nde atalarını anarken Türkiye ile dostluk ilişkilerini de vurguluyorlar. Çanakkale Savaşı, böylece bir yandan “milletleri ayrıştıran bir trajedi” iken diğer yandan da bugün “milletleri birleştiren bir hatıra” boyutuna ulaşmış bulunuyor.
Çanakkale Ruhu: Genç Nesillere Aktarılan Emanet
Bugün Türkiye’de “Çanakkale ruhu” ifadesi, vatan sevgisi, birlik ve fedakarlık kavramlarıyla özdeşleşmiş durumda. Bu ruhun genç nesillere aktarılması için devlet kurumları, okullar ve sivil toplum seferber olmuş halde. Her yıl eğitim kurumlarında 18 Mart törenleri düzenlenerek öğrencilere ecdadın kahramanlıkları anlatılıyor; bu sayede çocuklar daha ilk yıllarından itibaren Çanakkale’nin anlam ve önemini idrak ediyor. Tarih derslerinde Çanakkale Savaşı kapsamlı bir şekilde işleniyor, öğrenciler proje çalışmaları ve gezilerle destekleniyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredatında, Çanakkale Zaferi’nin hikâyesi ve şehitlerin aziz hatırası özel bir yer tutuyor. Birçok okul, tiyatro oyunları, şiir dinletileri ve resim sergileriyle Çanakkale’yi anlama etkinlikleri yapıyor. Örneğin, bazı liselerde öğrenciler temsilî şehit alayı yürüyüşleri gerçekleştirerek 57. Alay’ın Conkbayırı’na yürüyüşünü canlandırıyor.
Resmi makamlar da genç kuşaklara bu bilinci aşılamak için projeler yürütüyor. Gelibolu Yarımadası Tarihî Alan Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı iş birliğiyle her yıl öğrenci grupları Çanakkale şehitliklerine götürülüyor. “Tarihe Yolculuk” adı verilen projelerle yüz binlerce gencin Gelibolu’yu ziyaret etmesi sağlanıyor. Yetkililer, “Çanakkale’yi ziyaret etmeyen bir evladımızın olmamasını arzuluyoruz” diyerek her Türk gencinin o topraklardaki manevi havayı solumasını hedeflediklerini ifade ediyor. Çanakkale Savaşı’nın yaşandığı milli park alanında açılan müzeler, simülasyon merkezleri ve mobil gezici müzeler, gençlere interaktif bir deneyimle tarihi öğrenme imkânı sunuyor. Özellikle millî bilinç kazanımı açısından Çanakkale, genç nesillere ilham vermeye devam ediyor. Eğitimciler, “Çanakkale ruhu sadece geçmişte kalan bir kahramanlık hikâyesi değil; bugün de bizlere yol gösteren bir mücadele azmidir” diyerek bu ruhun diri tutulması gerektiğini belirtiyor.
Yıllar geçse de Çanakkale Destanı’nın mirası canlı tutuluyor. 108 yıl önce vatan için can verenlerin hatırası, bugün özgürce yaşanan topraklarda nefes alan her Türk gencinin yüreğinde yaşıyor. Bu millet, “Çanakkale geçilmez” dedirten o birlik ruhunu asla unutmuyor. Bugün düzenlenen törenlerde ve eğitim faaliyetlerinde de görüldüğü gibi, Çanakkale ruhu nesilden nesile aktarılarak milli benliği güçlendirmeye devam ediyor. Dünyanın saygıyla andığı bu destan, barışın ve bağımsızlığın değerini her daim hatırlatan evrensel bir mesaj olarak da geleceğe taşınıyor. Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünde bir kez daha şehitler rahmetle, gaziler minnetle anılıyor; o günleri yaşamamış kuşaklar bile kalplerinde aynı gurur ve minnetle hep bir ağızdan haykırıyor: “Çanakkale geçilmez!”